İçime atıyorum yokluğunu da, bilmesin kimse.

...Hiç de hazır değildim gitmene.Belki küsmene evet ya da susmana ama gitmene değil ..
İçime atıyorum yokluğunu da, bilmesin kimse.


Şimdi gittikçe yükselen bir dağ var aramızda.Bir uçurum ki uçsuz bucaksız.Ellerin zaten hiç olmadığı kadar uzağında ellerimin... Gözlerinden bihaber ağlıyorum yaşıyor gibi yapıyorum yarım yamalak nefesimle.

Keşke diyorum gitmiş gibi yapıyor olsa o da...

Biraz avutuyorum kendimi sonra yine kesiyor yüzümü buz gibi sessizlik...
Gülemiyorum da yalnız kalıyorum insanlar arasında.Yalnızlık ; sensizlik demek oluyor anlıyorum.Biraz avutuyorum kendimi biraz konuşuyorum resminle... Sonra biraz ölüyorum biraz yaşıyorum işte yarım yamalak nefesimle...

İçime atıyorum yokluğunu da bilmesin kimse.

Bilmesin kimse ;
Gittin sen...

Gittin de vakit biraz erkendi sanki.Bir prova yapılmalıydı bir önsöz yazılmalıydı bu çok sızlatan bol acılı kitabın başına...

Şimdi sen bilmezsin yokluğun nasıl çoğaltıyor geceleri geceler yokluğunu... Duvarlar nasıl haykırıyor şahitlik yaptığı zamanları... Şimdi sen bilmezsin nasıl ölünüyor nefes ala ala... Bilmezsin nasıl ağlayamıyor insan boğazındaki kor düğüm acıtınca canını...

Bilmezsin sen sevince bir ömür nasıl sürükleniyor bir insanın peşinde...
Kâh düşe kalka kâh koşa koşa ...
Öle öle dirile dirile...


Nazenin

Gitme

Aslen bir söylem bu susuş,
Gitme demek...
Gitme.

Gidersen...

Perçemlerimden dökülür acısı ,
Üşüşür gözlerime , yakar.
Akar yanaklarıma varır,
Yanar dudaklarımda , yakar...

Ölüm olur,sessiz...
Sessiz olur,ölüm...

Ukhuvan

Kül

Uyuşuk bir gece,
Bileklerimde yorgun intiharlar,
Sencil bir koku,bencil bir korku.
Dilsiz yakarışlar...

Bir veda,
ardından yangın...


Ve duman,
Kül...

Ukhuvan.
'Egoist bir veda bu...
Gitme.
Biraz daha sev.'

Dedi... Gitmek gerekti.Bilmedi.


Her gidiş istekli değildi.Ölümcül krizler eşliğinde , döke saça parçalarını, gitmek vardı bir de.Öyle bir gitmek ki bedeninin attığı her adımda ruhun geriye kaçıyor... Öyle bir gitmekti, bilmedi.

Dilinde tutuklu kalıyor harfler , dökülemiyor.Elleri donuyor insanın elleri , yanıyor içi.Uzansa kül...

Bir veda havası kokuyor , çaresiz kaldırıyorsun ellerini , bir el sallayışla noktalıyorsun herşeyi... Ruhunla bedenin ayrılır gibi birşey oluyor , ama ölmüyorsun.Arkanı dönüyorsun.
İlk adımını attığında boğazındaki düğüm çözülüyor , bir damla süzülüyor yanaklarından...

Gizliyorsun , bir hıçkırık duyuyorsun ardında...
Bir kez daha ölüyorsun. Ah bilse diyorsun ah ... Bu veda ZORunlu.

"Gitme" diyor bir ses...
Susuyorsun , susmalısın... Bir kelime çıksa dudaklarından , gidemezsin , biliyorsun.
Umursamaz bir edaya bürünüp ikin.ci adımını atıyorsun, ve üçüncü ve dördüncü , beş , altı...

Adım adım uzaklaşıyorsun ondan , en çok kendinden...
Gözden kaybolduğunu anladığında daha fazla dayanamayıp çöküyorsun yere, bitap...

Bitti yazıyor gözlerinde , kapkaranlık...
Bittiğinin resmi çizliyor iki kaldırım arasına.

Derken bir tasvir yapılıyor isminin yanına ; yaşayan ölü...

Filcümle;
Giden sen , ölen de...

Tuba.
Ocak.25.2010

Kaçışımdır.

~

Dünden kalma bir kin- bu k/s/ustuğum,
Di-li geçmiş bir zamanın döküntüsü.


Yalınayak bir gidiş ,
Bir düşüş belki karanlığa,
Sessiz bir hüzün , deli bir rüzgar.
Herneyse işte, hepsi senden.

~Kaçışımdır bu.
~ Herşeye rağmen sen bir parça benimdin,
ben bütün ruhumla senin...


Reşat Nuri Güntekin / Çalı Kuşu